top of page

"Tamamlanmamış Hikayelerin Gücü: Zeigarnik Etkisi

Yazarın fotoğrafı: Nuray ÇalışkanNuray Çalışkan

Aldığım bir eğitimde "Zeigarnik Etkisi" anlatılırken aklıma ilk gelen Selçuk Erdem'in yandaki karikatürü oldu.


Karikatür mizahı çok severim, çünkü iyi karikatürler bir olayı öyle özet, öyle çarpıcı ve akılda kalıcı anlatır ki bu durum bende her daim bir hayranlık uyandırır.


Böyle karikatür çizme zekası ve yeteneği olan karikatüristlere selam ederek hemen döneyim asıl konu Zeigarnik Etkisi'nin ne olduğuna.


Zeigarnik Etkisi, Sovyet psikolog Bluma Zeigarnik tarafından 1927'de geliştirilerek literatüre girmiş bir kavram olup, bir kişinin tamamlanmamış veya kesintiye uğramış işleri, görevleri veya etkinlikleri hatırlama eğilimi olarak tanımlanıyor.


Kendisi, gittiği bir restoranda servis elemanlarını izlerken, not almadıkları halde siparişleri nasıl akıllarında tuttuklarını merak etmiş. Sonrasında ise bu sorusuna cevap aramak adına servis elemanları ile bir sohbet yapıp onlara bazı sorular sormuş ve "bir görevin tamamlanmamış kısmının, tamamlanan bir görevden daha iyi hatırlanma eğiliminde olduğunu" fark etmiş.


Bir bilim insanı hiç durur mu? Elbette ki bu farkındalığı hakkında bir dizi deney yaparak hipotezi hakkında kanıtlar aramış ve şu sonuca varmış:


Tamamlanmamış bir görev, insanın zihinsel süreçlerini meşgul ediyor ve dikkatini çekiyor. Yani yarım kalmış bir görevin etkisine göre bazen kısa bir süre, bazen uzun bir süre, bazense bir ömür boyu unutmayı engelliyor.


Peki, hal böyle olunca neler oluyor? Bir bakalım;


Yukarıdaki sevimli köpekçiğin kendisine "hoşt" diyen o gıcık herife o ya da bu nedenle zamanında "hav"diyememesi gibi tamamlanmamış bir iş/hikaye oluşabiliyor ve muhtemelen zihnindeki bu meşguliyet bizlerin, zamanında uykuya dalmasını dahi engelleyebiliyor. Alın size uyku sorunları için bir neden.


Bu "bir anda" akla gelen"Hav diyememe" hikayesi (ki bunun sebepleri bir başka yazı konusu) ve nihayetinde zihinde yarattığı meşguliyet Zeingarnik etkisine örneklerden sadece biri.


Farklı bir durumla ilgili kendi yaşamımdan bir örnek olan "Büyüleyici Mavi Yün Yumakları" hikayesini anlatayım size, çünkü yakın zamanda zihnimi yine meşgul etti.


Sanırım iki sene kadar önceydi, bazı işlerim için çarşıya gitmiştim. İşimi bitirip eve doğru yol alırken yün satan bir dükkanın vitrinindeki son derece çarpıcı renklere sahip yün yumakları takıldı gözüme. Hele bir mavi renk vardı ki adeta güzelliğine büyülendim, beni benden aldı. Bir süre hayranlıkla o güzelliği izledikten sonra, satın alma kararı vererek heyecanla dükkana girdiğimi net hatırlıyorum. Dükkana girip satın alma işlemini gerçekleştirirken de dükkan sahibine "Böyle güzel renklere sahip yumakları koymayın vitrine, bak dayanamadım alıyorum işte" diye latife ettiğim de hafızamda. Bu arada örgü işlerinden pek anlamadığımdan, nasıl ve kaç numara şişle örmem gerektiğini de öğrenerek oradan ayrıldığımı belirteyim ki gördüğümden nasıl etkilendiğimi düşünün! İnsan halleri işte.


Evet sevgili okur, o gün bu gündür o şahane renge sahip, baktıkça hala beni benden alan o büyüleyici mavi yün yumakları, örülmeyi bekler bir halde dolabımın içinde bekleşip duruyor. Ya onları birine vermeliyim ya da zaman ayırarak örüp bitirmeliyim ki zihnim huzura kavuşsun. Böyle masum görünen bir alışverişin/hikayenin zihindeki meşguliyete etkisi böyle işte.


Büyüleyici mavi yün yumakları, onları ne yapacağım konusu adına beynimde hala açık bir pencere olarak duruyor ve bu açık pencere az da olsa zihnimi kurcalıyor. Ayrıca düşünen bir canlı olarak bunun gibi irili ufaklı nice açık pencereye sahibim ve hepsi de kapatılmak için beklerken bir yandan da zihnimde belli bir enerji harcamaya devam ediyor.


Sonuçta ne kadar çok tamamlanmamış işe sahipsem hepsi sinsi sinsi hepsi enerjimden çalıyorlar diyebilirim. Üstelik yarattıkları zihin karmaşası ve yorgunluğu da cabası.


Tamamlanmamış işlere farklı örnekler de verebilirim;


Başlanmış ama bitirilmemiş yazılar, yarım bırakılmış kitaplar, el işleri, projeler, zamanında ödenmemiş faturalar, borçlar, yapılması gereken ama ertelenmiş ziyaretler, yapılmamış helalleşmeler, görülmemiş hesaplar, içte kalmış şüpheler, edilmemiş teşekkür ya da özürler, gibi gibi çoğaltabilirsiz. Kim bilir ne örnekler ve hikayeler vardır sizde de.


Yarım kalan görevlerin/işlerin/hikayelerin en önemlilerinden biri de yarım yaşanmış ya da hiç yaşanmamış olup bastırılmış duygulardır.


Bastırılmış duygular, bireyin bilinçaltında yer alan, farkında olmadığı veya reddettiği duygulardan oluşur. Bunlar genellikle kişinin rahatsızlık hissettiği veya kabul etmek istemediği öfke, kızgınlık, kıskançlık, korku, suçluluk, acı, üzüntü vb. duygulardır. Bilincimizde değillerdir belki ama bilinç altında da uslu uslu oturmazlar ve bizi dürtüp durarak rahatsızlık verirler.


Anlayacağımız, "tamamlanmamış hikayeler" tahmin ettiğimizden de çok büyük etki yaratabiliyor üzerimizde. Keşke hepsi büyüleyici maviliğe sahip örgü yumaklarının hikayesi kadar masum olsa. Tamamlanmamış bir yas süreci nedeniyle bütün hayatı olumsuz yönde etkilenmiş kişi örnekleri az değildir psikolojide. Öyle ki o yas tamamlanana kadar bitmez o olumsuzluklar. Yarım kalmış aşk hikayeleri de asla kendini unuturmayanlar arasında yer alır.


Peki, Zeingarnik etkisi hep olumsuz mu etki eder bize?


Hayır, olumlu etkileri de vardır elbette. Tıpkı temiz hava girmesi için belli bir süre açık kalması iyi olacak olan pencereler gibi.


Öğrenme, hatırlama ve motivasyon üzerindeki etkileri nedeniyle geniş bir alana yayılmış ve birçok alanda da halen incelenmektedir. Özellikle de reklamcılık, pazarlama, satış stratejileri ve eğitim gibi alanlarda bu etkinin kullanıldığını iyi biliyoruz. Süreli kampanyalar, kara cumalar, sınırlı sayıda stoklar, bitiriyoruzlar, en heyecanlı yerinde biten diziler gibi gibi. 1001 gece masallarındaki hikaye anlatıcısı Şehrazat, hayatta kalmak için bu yöntemi kullanmıştır örneğin.


Zeingarnik etki, günlük yaşamımızın birçok alanında biz farkında olmasak da kendini gösteriyor. İster iş hayatında, ister okulda, isterse kişisel yaşamımızda olsun, davranışlarımızı ve düşüncelerimizi şekillenmesine neden olabiliyor ve böylece stres seviyelerimizi, odaklanma yeteneğimizi, zihinsel huzurumuzu, düşünce kalitemizi ve duygusal sağlığımızı etkileyebiliyor.


Zeigarnik Etki, Niyet okuma yöntemi ile sahip olunan ve konuşulmadığı takdirde zihni meşgul eden şüpheler gibi gereksiz bitmemiş hikayeler yaratmaktan ziyade doğru şekilde kullanıldığında, hem kişisel hem de profesyonel yaşamda bir avantaja dönüştürülebilir. Ayrıca bazı ruhsal sıkıntılarımızın çözümü, kurtulmak istenilen yaşam döngüleri gibi bazı sorunların nedeninin açık kaldığı için cereyan yapan pencereler olabileceğini bilmek de çözümler sağlar bize.


Zeingarnik Etkisi'nin katkı sağlaması dileğimle,


Nuray Çalışkan












Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


©2022, nuray çalışkan tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page